YUSUF 83 |
قَالَ
بَلْ
سَوَّلَتْ
لَكُمْ
أَنفُسُكُمْ
أَمْراً فَصَبْرٌ
جَمِيلٌ
عَسَى
اللّهُ أَن
يَأْتِيَنِي
بِهِمْ
جَمِيعاً
إِنَّهُ
هُوَ الْعَلِيمُ
الْحَكِيمُ |
83. Dedi ki:
"Hayır, nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürüklemiş. Artık (bana
düşen) güzel bir sabırdır. Allah'ın hep birlikte onları bana kavuşturacağını ümit
ederim. Her şeyi bilen, yegane hüküm sahibi olan şüphesiz ki O'dur."
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:
1- Nefsin Süslediği iş:
2- Sabrın Gereği:
1- Nefsin Süslediği
iş:
"Dedi ki: Hayır,
nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürüklemiş." O ğlum çalmadığı
halde çaldığını söylemeyi süslü göstermiş. Şüphesiz ki bu Allah'ın murad ettiği
bir iş dolayısıyla böyle oluyor.
"Artık (bana düşen)
güzel bir sabırdır." Benim yapmam gereken iş güzel bir şekilde
sabretmektir. Yahut sürenin baş taraflarında geçtiği üzere, güzel bir şekilde
sabretmek benim için daha uygundur, demektir.
2- Sabrın Gereği:
Nefsinde, evladında
yahut malında hoşlanmadığı musibet ile karşı karşıya kalan herbir müslümanın,
bu hoş olmayan olayı güzel bir sabırla karşılaması görevidir. Bu işi onun
başına getirene rıza ve teslimiyet göstermelidir. Bu işi başına getiren ise
herşeyi bilen ve hikmeti sonsuz olandır. Müslüman bu gibi durumlarda Allah'ın
peygamberi Hz. Ya'kub ile diğer peygamberlere -Allah'ın salat ve selamı hepsine
olsun- uymalıdır.
Said b. Ebu Arube,
Katade'den, o el-Hasen'den naklen dedi ki: Kulun yuttuğu iki tür yudum vardır
ki, Allah için bunlardan daha sevimlileri yoktur. Bu yudumların birisi kulun
güzel bir sabır ve güzel bir metanet ile yudumladığı musibet yudumudur. Diğeri
ise kulun tahammülkarlık ve af ile yudumladığı öfke yudumudur.
İbn Cüreyc de,
Mücahid'den naklen Yüce Allah'ın: "Güzel bir sabır" buyruğu ile
ilgili olarak şöyle dediğini nakletmektedir: Ben bundan dolayı hiçbir kimseye
şekva etmeyeceğim (demektir).
Mukatil b. Süleyman, Ata
b. Ebi Rebah'dan, o Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.v.)
buyurdu ki: "İçini açıp (musibetini) yayan kimse sabretmiş olmaz."
Bakara Suresi'nde de
(155. ayetin tefsirinde) sabrın ilk sadme esnasında gösterilmesi gerektiğine
dair açıklamalar ile ne kadar eski olursa olsun, musibetini hatırladığında
istirca yapan (inna lillah ... diyen)in mükafatına dair açıklamalar geçmiş
bulunmaktadır.
Cuveybir, ed-Dahhak'tan,
o İbn Abbas'tan naklen dedi ki: Hz. Ya'kub'a, Hz. Yusuf dolayısıyla yüz şehit
ecri verilmiştir. İşte bu ümmetten olup da karşılaştığı musibetinin mükafatını
Allah'tan bekleyen kimseye de Ya'kub (a.s)ın ecri gibi ecir verilecektir. "Allah'ın
hep birlikte onları bana kavuşturacağını ümid ederim." Çünkü Hz. Ya'kub,
Hz. Yusuf'un ölmediği kanaatinde idi. Ona göre sadece Yusuf'tan haber
alamıyordu.
Çünkü Yusuf kendisi
adına hiçbir şey yapamayacak bir köle olarak götürülmüştü. Sonra onu hükümdar
satın almıştı. Hükümdarın evinde kalıyor ve kimselere görünemiyordu. Daha sonra
zindana atıldı, yeryüzünde iktidara sahip olunca babasının durumundan haberdar
olması için hile (çare)lere başvurdu. Herhangi bir haberci göndermedi. Çünkü
kardeşlerinin bunu öğrenip elçinin babasına ulaşmasını engellemeye
kalkışmalarını istememişti. Hz. Ya'kub: "onları" demesi ise üç kişi
olmalarından dolayıdır. Hz. Yusuf onun öz kardeşi ve kardeşi dolayısıyla geriye
kalarak gelmeyen diğeri. Bu ise: "Katiyyen bu yerden ayrılmam" diyen
kişi idi.
"Herşeyi" ve
bu arada halimi de çok iyi "bilen" verdiği hükümlerde "yegane
hüküm sahibi" ve hikmeti sonsuz "olan şüphesiz ki O'dur."
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN